Gerçeğe Ulaştıran Şey: Edille-i Şer'iyye
- Ibrahim Topcu
- 24 Oca
- 5 dakikada okunur
“Sn. Bekir Develi’nin “Son Din İslam” programından, araştırmacı Prof. Dr. Halis Aydemir ile gerçekleştirdiği Kur'an konulu söyleşisinden elde edilmiştir.”
بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim.
Birini alıp götürüyorlar, hapse atıyorlar. Adam yer yer yemek getirene soruyor. “Ya arkadaş, beni niye getirdiniz? Ne kadar bir süre burada bekleyeceğim? Niye tutuyorsunuz? Bu iş nereye gidecek?” Anlam arıyor. Eğer söylemezlerse böyle bir durumda olan bir kimse için bu en büyük azap; anlamını bulamamak. “Niçin? Neredeyim? Niçin buradayım? Ne olacak benim akıbetim?” Bir an geliyor, “Asacaksanız asın.” diyor. Eğer onun da bir çaresini bulamazsa kendi kendisini imha ediyor. Çünkü patlayacak hale geliyor.
Düşünün bu muazzam boşlukta, minicik bir kürenin üzerinde sürekli doldur boşalt gibi birileri bir yerlerden geliyor, gizemli bir şekilde hayata katılıyor. Birileri de bir uçtan kaybolup gidiyorlar.
Biz burada niçin varız? Neden varız? Bizi var eden kudret; elbette sen bizi duyuyor olmalısın. Bize yolumuzu göster.

Şer'i deliller anlamına gelen Edille-i Şer'iyye, dini hükümlerin dayandığı kaynaklara denir.
“Gerçeğe ulaştıran şey” anlamında Kelam ve Fıkıhta kullanılan bir terimdir.
Referanslar silsilesi.
Cenab-ı Hak bize bu süreci niçin yaşattığını, bu sürecin nereye açıldığını ve bizden neleri beklediğini, bunların hepsini kitap eksenli konuştu. Kelamullah, Allah'ın kelamı.
İşte Edille-i Şer'iyye’nin birinci aşaması Allah'ın kitabı; Kur'an-ı Kerim. Allah Azze ve Celle'nin kuluna nasıl yaşayacağına dair yol açması.

Allah dinini indiriyor. Cenab-ı Hak dinini nereye kadar indirecek? Satıra kadar mı? Yoksa hayata kadar mı? Eğer satıra kadar indirirse satırdan sonra hayata indirme sorumluluğu kimin? Ve bu arada verim kaybı olursa, bu arada bir sıkıntı olursa?
O sebeple Allah bize kitap gönderdi ve bu kitabı elçiyle gönderdi.
İkinci sırada Allah'ın Resulü’nün uygulaması var.
Kitap olsa, elçi olmasa satıra kadar gelmiş mesajı satırdan hayata geçirecek noktayı biz mi yapacağız? Eğer biz yapacaksak, hayata bunu indirdiğimiz hali yaratanın mesajını, gerçek sahibinin iradesini ne kadar karşılayacak? Bizim dokunuşlarımızı, iyi niyetli yahut kötü niyetli manipülasyonlarımızı ve en azından farklılıklarımızı kim tolere edecek?
O zaman siz başka bir Müslüman, ben başka bir Müslüman. Siz başka bir şey anladınız, ben başka bir şey anladım.
İnsanı Allah yarattığı, insanın nasıl öğrendiğini de o yarattığı için “Kitabı, hikmeti ve onların bilmediklerini onlara öğretecek muallimle gönderdim.” buyuruyor.

Ve gönderdiği elçi de bizim gibi beşer.
O bakımdan satırlardaki ayetlerin hayattaki karşılıklarını görmek üzere gözleriyle Resulullah'a bakıyorlardı. Çünkü diyorlardı ki O da beşer. O da beşer olduğu için bunu yaşayacak.
Bunu biz kodladık.
Bir Allah'ın kitabı, iki Resulullah'ın uygulaması.
Peki ayetlerde Cenab-ı Hak ne diyor?
“Allah’a itaat edin ve Resule itaat edin.”
“Resulullah'ın kendisi beşer değil mi? O satırdan hayata götürürken o zaman Allah'ın dini ne oluyor? Allah’ın biraz da Resulullah'ın dini mi oluyor?”
Allah Azze ve Celle kitabı Resulullah'a bir gece vakti indirip, sonra da sen bunu ayarlarsın hayata dökersin demedi. Nüzul böyle bir şey değil, nüzul devam eden bir süreç. Tedricen, yirmi üç yıllık bir süreç yaşandı. Vahiy kanalı sürekli açık ve Allah ile Resulullah arasındaki elçi, Cenab-ı Hakk'ın Rûhu’l-kudüs dediği, Rûhu’l-emin dediği, Cibril dediği elçi geliyor ve beşer suretinde temessül ederek somut olarak öğretiyor Resulullah'a.
Zincir, bizatihi uygulamalı ve kopukluk yok.
''Edille-i Şer'iyye’nin Resulullah'a gelen uygulama zinciri, hayata inen dinin, bize gelen tarafı sözler, hadisler.''
Öyle değil.
Bizimle Resulullah arasındaki zincir de kopmadı hiçbir zaman.
Resulullah imamette kıldırdı, birinci safta tut ki sahabeler kıldı, ikinci safta tabiinler kıldı, üçüncü safta tebe-i tabiinler kıldı, bu zincir bizim bulunduğumuz safha kadar, tarihte hiçbir zaman, hiçbir dönem kesintiye uğramadı.
Bugün kalkıp da siz akşam üç değil de iki kılayım deseniz kıyameti koparırlar. Nereden çıktı, bu böyledir hep diye. Çünkü Resulullah'tan bu yana öyle. Siz bugün kalkıp da ezan okuyayım değil de başka bir şey yapayım deseniz, yani duman tüttüreyim, çan çalayım, ya da ezanı başka türlü okuyayım deseniz?
İslam'ın şiarı, Resulullah'ın başlattığı uygulama sahada hiçbir kesintiye uğramadan kuşaktan kuşağa devam ediyor.
Edille-i Şer'iyye; ilki Allah Azze ve Celle'nin kelamı ve ikincisi sahadaki uygulama, yani Resulullah'ın yaşadığı ve bizlerin hâlâ yaşamaya devam ettiğimiz, eşliğinde hadislerde anlatımlarda da aynısını gördüğümüz, bu delil tamamlandığında, temel olarak tamamlandı.
Diğer ikisi bunun türevleri gibidir. İcmâ ve Kıyas.
Bir olay yaşadık Kur'an'da ve sünnette bir karşılık bulmuyoruz doğrudan belirleyici. Yeni bir hadise ortaya çıkmış.
İcmâ olabilmesi için bizden önce bu konu gündeme gelmiş olmalı. Konu bizden önce gündeme gelmiş, ilk gündeme geldiği yerde ümmet bunu genel itibariyle yani ittifaka yakın cevaplamış.
O yüzden ittifak kelimesinden ise dikkat ederseniz icmâ kelimesi var. İcmâ çoğunluk gibi sezdiriyor. Hani bir iki istisna ile icmâ bozulmaz. Ümmetin geneli.
“Bunu böyle diyorsunuz ama Allah'a, Resulullah'a itaat bunlar ayetlerde geçen şeyler. Yani Edille-i Şer'iyye diye kodlayacağımız birinci ve ikinci, bunlar ayetlerde var ama icmâyı nereden çıkarıyoruz? Onun kendisi de bizim ürünümüz olmasın.”
Hayır.
Cenab-ı Hak dedi ki “Kim Peygamberle zıtlaşır, ayrışır, hidayet kendisine belli olmuşken ayrışırsa ve müminlerin yolundan ayrı bir yol tutarsa” bakın müminlerin yolundan ayrı bir yol tutmak, buna bir norm değeri verdi.
Yani bir kimse demeli ki müminlerin geneli böyle bu konuda. Ben bu konuda aykırı düşünüyorum. Burada benim bir yanlışım olmasın. Çünkü Cenab-ı Hak müminlerin yolundan ayrı bir yol tutmak diye bir ifadeyi kullandı. Müminlerin geneliyle hem fikir oldukları bir hususta bizim o konuya bir miktar norm değeri vermemiz kendi şahsi görüşümüzdense onu ciddiye almamız gerekir. Buna biz icmâ diyoruz.
Diyelim ki biz alkolü, içkiyi vs. biliyoruz ama bir gün bir şey çıkıyor. Eroin diye bir şey. Başka türlü insanları uyuşturuyor. Konu oluyor acaba buna ne diyeceğiz? Bunu alimler ele alıyorlar. Kıyas dediğimiz burada. Öncekinin illetiyle benzeştirdikleri zaman. İşte orada Allah Azze ve Celle kişiyi uyuşturan onun akli melekelerini ortadan kaldıran şeyi yasaklamış.
İçtihada geçtiğimiz zaman farklı müctehidlerin farklı kıyasları ortaya çıkabilir. Burada bir miktar renklilik var. Ama bu bütün resmin içerisinde çok az bir dilime tekabül ediyor ve burada bizim çabamız devreye giriyor, kişinin kendi vicdani akletmesi.

“Kıyasın dinde delili var mı?”
Resulullah'a bir gün bir kız geldi dedi ki “Annem nezretti haccetmeye, vefat etti. Ben onun yerine haccedeyim mi?” Resulullah dedi ki “Annen borç bırakmış olsaydı o borcu sen öder miydin?” “Öderdim” dedi. “Bu da onun borcu olarak kalmış.” Bir kıyasa açtı onu. Kıyas ölçüsü koydu.
Bir gün sadakayı anlatıyor Hz. Peygamber (s.a.v.). Şu da sadakadır, bu da sadakadır. "Birinizin hanımı ile münasebeti de sadakadır." Gariplerine gitti, dediler ki “Yani adam şehvetini yerine getirecek. Bir yandan da sevap kazanacak. Olur mu?” Dedi ki “Bir düşünün bakalım, bunu haramda gerçekleştirseydi günah olur muydu?” “Evet” dediler. “O zaman helalde gerçekleştirince de o yüzden sevap olur.” Bu da tersine kıyas üzerinden Resulullah'tan gördüğümüz bir örnektir.
Din dediğimiz eğer bir resimse, yapboz gibi düşünelim. Kur'an ve sünnetle bunun temeli, tamamına yakını ortaya çıkıyor. İcmâya ve kıyasa konu olan hayatın yeni açılan dönemlerinde önümüze çıkan yeniliklerle, yeni davranış, yeni olaylarla ilgili hususları alimler ele alıyorlar.
Eğer ki bir turist İslam coğrafyasına bir ucundan gelip bir ucundan çıksa, farklı mezheplerin olduğu İslam memleketlerinden geçse, ona sorsak ki “Ne gördün?” Diyecek “Ezan okuyorlar.” “Sonra ne gördün?” “Allah'ın huzurunda duruyorlar. Böyle rükûa gidiyorlar.” “Dolayısıyla aynı şeyleri mi yapıyorlar?” “Hepsi aynı şeyi yapıyor.” Dolayısıyla Edille’nin hayata yansıması ve uygulanması son derece mütekamil, mütesanit, tutarlı, iç içe.

"Son Din İslam | Prof. Dr. Halis Aydemir | Konu: Kur'an" programının bağlantı adresi: https://youtu.be/yo9RmRk2zUI?si=7wrJT90aTKwVURhz
Comentarios